İstanbul’un Kalbindeki Ejderha, okuyucuyu alışılmışın dışına çıkaran bir roman.
Güneş Altunkaş’ın Dayanak Yayınları’ndan çıkan yeni romanı İstanbul’un Kalbindeki Ejderha’nın tanıtım lansmanı, The ORGANICS by Red Bull’un %100 doğal lezzetleri ve muhteşem Boğaz manzarası eşliğinde CVK Park Bosphorus Hotel İstanbul’da gerçekleştirildi.
Katılımın oldukça yoğun olduğu etkinliğe iş ve sanat dünyasından Varol Yaşaroğlu, Ufuk Altunkaş, Bestemsu Özdemir, Zehra Öney, Gökhan Alacahanlı, Buse İskenderoğlu ve Dilara Acar gibi çok sayıda isim katıldı.
Gecede açılış konuşmasını yapan yazar, öncelikle üretmenin ve paylaşmanın mutluluğa katkısını vurguladı.
Kitaplarını yazarken sonunu bilmediği bir yolculuğa çıktığını, kitaplarının okurlara ulaştığında ekmeğini bölüyormuş gibi hissettiğini belirtti. Sevmek, düşünmek ve anlamak grafiti olarak kalmamalı, anlamları ezbere bilinen bu sözleri gerçek hayata yansıtmalı dedi.
İnsandan alınan çocukluk
Altunkaş konuşmasında yeni romanı İstanbul’un Kalbindeki Ejderha’nın hikayesine değinerek, çok küçükken elinden alınan çocukluğu arayışına yirmi yıllık bir yılın tanık olacağını söyledi. – Doğduğu günden beri puslu bir pencereden bakan İstanbul isimli yaşlı obezite hastasının hayata dair soruları vardır ama cevapları yoktur.
fark edilme arzusu
Her şeyin fazlasının zehir olduğu tüm dünyada bilinmesine rağmen genç bir kadının fark edilmek için dünyada kütlesini artırmak için gösterdiği büyük çabaya tanık olacak okurlar, okuyanların çok şaşıracağını söyledi. yaşam ve ölümün ortasında geçen bu çelişkili hikayenin sonunda.
yüzyılın felaketi
Hikâyenin başkahramanı İstanbul’un kaleme aldığı, hüznün, adaletsizliğin ve kanaatin gözyaşlarıyla yoğrulan İstanbul’un Kalbindeki Ejder adlı romanın yazarı, yüzyılın sarsıntısını, felaketini yaşamış, acı kayıplar vermiştir. eğitimlerine yeniden başlayabilmeleri için Hatay’ın dağ köylerinde olarak verilecek
Birlikte, karanlığa doğru giderken kaybolan kolyesini arayan bir güvercinin peşine düşmüş, gerçeği güneşe götürmüşlerdir. Bu yolculukta birbirlerinin en derin yaralarından öptüler. Kuşlar gibi özgürce uçmak için iki kanada ihtiyaçları olmadığını anladılar. Sadece bir ölçü umut yeterliydi.
Acımasız kabul edilen temel ağrı
Zayıf sandıkları göğüs kafeslerindeki kökleşmiş ağrı ve boğazlarında onları terk etmeyen ağrılı yumru, susmalarından, susmalarından kaynaklanıyormuş. Yolculuklarını tamamlayınca önce kafalarındaki ölçüyle birbirlerini okumaya başladılar, sonra temelde tüm hikayelerini baştan yazmaya başladılar…
O günden sonra masallarını rafa kaldırırlar, şimdi ise kalplerini geçmişte yaşatmakla meşguldürler.